DİĞER
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Kendisi de İstanbul Rum cemaati içinde büyüyen Herkül Millas’ın Aile Mezarı adlı romanı, aileye dair zeki, komik ve hepimize tanıdık gelecek ayrıntılarla dolu. Evlerimize çekildiğimiz ve aile büyüklerimizle haşır neşir olduğumuz; ölüm, mezar, cenaze gibi konuların aklımızı her zamankinden daha çok meşgul ettiği şu karantina günleri, Aile Mezarı’nı okumanın tam zamanı."
Onetti’yi sevmek, ondan zevk almak bugün özellikle yazarlardan oluşan daha dar bir izlerçevre içinde bir çeşit ayrıcalık haline gelmiştir, bir mecburiyet değilse eğer. “Yazarların yazarı" gibi bir konum. Şöhretlerden “blurb”ler, arka kapak yazıları bu konumu sergiler ve pekiştirir. Onetti’nin bazen çıldırtıcı, sık sık yorucu ve hemen her zaman hazine-benzeri kitaplarından söz edeceğim; ama kent de, kentsel yeraltı da, yabancılaşma ve beyhudelik duygusu da Güney Amerika’da romana ilk onunla girmiş değildir.
Zeki ve entelektüel abla ve abileriyle kuşatıldığı bir evde “normal” bir çocuk olarak büyümeye çalışan Isidore'un hikâyesini Birlikte Yaşamanın Yolları romanında anlatan ödüllü yazar Camille Bordas sorularımızı yanıtladı...
Annelik ve queer bir aile kurmaya dair deneyimini büyük bir açıklık ve derinlikle ele aldığı Argonautlar kitabı vesilesiyle Maggie Nelson, Türkçedeki ilk söyleşisi için sorularımızı yanıtladı...
Sylvia Plath’in “Babacım” şiiri bir gün karşımıza bir roman olarak çıkacak olsa, Sophie Mackintosh’un Booker Edebiyat Ödülü uzun listesine giren Su Kürü o roman olurdu
Edebiyat âleminin istisna dergisi Şizofrengi’nin -ismi dâhil- mucidi psikiyatrist Fatih Altınöz, yaklaşık çeyrek asır sonra yine bu dergi tadında bir kitapla çıktı karşımıza: Birine Bir Şey Yapmaktan Korkuyorum
Pietro'nun kendi hikâyesini anlatırken çocukluk yıllarını yeni bir gözle değerlendirmek zorunda kalması, belleğimizde çevire çevire hakikate eşdeğer sayageldiğimiz kişisel anlatılarımızın gerçeği ne kadar yansıttığından şüphe etmemize neden oluyor...
Aslı Şengil Buico annesi Nezihe Meriç'i anlatıyor...
Tolga Karaçelik, emanet gibi durmayan, Türkiye sinema tarihinde hatırlanacak karakterler yaratıyor. Ve bu karakterler herhangi bir şeyin kahramanı da değiller...
Ayfer Tunç: Biz geçmişimizle ve bugünümüzle bütünüz. Varlığımızı oluşturan her şey geçmişimizde yattığına göre birlikte yaşıyoruz
Tüm Rusların aradığı ama bulamadığı Alyosha, neyi temsil ediyor? Belki insanların geleceğe dair umudunu, belki de kayıplardan ve tutulan yaslardan sonra yeni bir hayata başlayabilme ihtimalini...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık